Şem'i Divanı - BAL-TAM

KİTAPLAR

Şem'i Divanı

PRİZRENLİ ŞEMİ’NİN

HAYATI HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ

 

Prizren yüzyıllarca zengin tarihiyle anılmaktadır. Gerek Romalılar döneminde olsungerek Osmanlı idaresi döneminde bu şehir Balkan şehirleri arasında en tanınmış ve önemli iktisadî ve kültür merkeziydi. Prizren 21 Haziran 1455 yılında Osmanlılar tarafından fethedilmiştir. Buraların fethedilmesiyle, bu topraklara yerleşen kimi Türk aileleriyle birlikte getirdikleri din, dil, gelenek, görenek, adet ile birlikte Türk edebiyatı ürünleri de Anadolu'da olduğu gibi Balkanlar'da da yerleşip genişlemilştir. Böylece tarih boyunca günümüze kadar Prizren'de oldukça çok sayıda şair ve yazar yetişmiştir. Bunların arasında en tanınmışları ve Türk Edebiyatı'nda önemli yer sağlayan Sûzi Çelebi, Âşık Çelebi, Sucudî, Tecellî, Ömer Lütfî, Âşık Ferki gibi ad yapmış ve bizlere değerli eserler miras olarak bırakmış şairleri anmadan geçemeyeceğim. Fakat ne yazık ki, bu güne kadar çoğu şairlerin hayat öyküleri ve yazdıkları eserleri ile ilgili geniş bilgiye sahip değiliz.

Bu şairler arasında Prizrenli Şem'î de yer almaktadır. Prizren'de, XVI. yüzyılın ilk yansında, Osmanlı Imparatorluğu'nun en müthiş sultanlan Kanunî Sultan Süleyman döneminde yaşadığını şiirlerinden açıkça öğrenebiliriz.

Şiirleri dilden dile dolaşan ve zamanında çok sevilen ve sayılan biri olan Şem'î'nin kişiliğine dair pek fazla bilgimiz yoktur. Edebiyatımızda derin izler bırakan Şem'î'nin Prizren'de doğduğunu açıklayan dokuz önemli tezkireyi gözden geçirdim. XVI. yüzyıl tezkirecileri Sehî, Latifi, Âşık Çelebi ve Hasan Çelebi; XVII. ve XVIII. yüzyıl tezkirecilerinden de Beyâni, A. Mustafa, Riyazî ve Esrar Dede'ye ait olan tezkirelerin hiçbirinde Şem'î'nin doğum tarihi belli değildir.

Birkaç tezkirede ise ölüm tarihi ile ilgili değişik bilgiler verilmek­tedir. Sehi, Şem'î'nin 1524-25 yıllarında öldüğünü ve mezarının İstanbul'da bulunduğunu yazmaktadır. Şem'î'nin ölüm tarihiyle ilgili verileri değişik olarak Riyazî ile Faizî vermektedirler. Riyazî'ye göre Şem'î 1529-30 yıllarında, Faizî'ye göre ise 1500 yılında olmuştur.

"Meskenüm nur Şem'î ol Ahad'

 

 

Dizesiyle Riyazî, Prizrenli Şem'î'nin ölümüne tarih düşürdüğünü (H. 936/M. 1529-30) tezkiresinde belirtmektedir. Şem'î'nin altmış yıldan fazla bir ömür yaşadığını şu beyitinden görebiliriz:

 

"Yaşım altmış iki oldu ağardı kirpiğim kaşım

Uzak menzile Şem' î der ki nen var senin azık"

 

Şem'î, kalsik tarzındaki şiirleri ile bu şehirde yetişmiş olan Suzî Çelebi gibi tanınmış daha birçok şairlerin yanında kendini geliştirmiş ve XVI. yüzyıl Divân Edebiyatı'nda önemli bir yer sağladığı şüphesizdir.

Muhteva, şekil ve dil yapısı Şem'î'nin hayatı ve kişiliği ile ilgilidir. Genç yaşlarında aşk şiirleri yazmış olan Şem'î daha sonraları dinî konulu şiirler yazmaya başlamıştır. Divanî'ndaki konuları şöyle sıralayabiliriz:Allah sevgisi, İlahî aşk, Hazreti Muhammed ve Hazreti Ali sevgisi, Mevlana ve Mevlevîlik vs.
Şairin Hacc'a gittiğini şiirlerinden anlıyoruz. Bir beytinde Hacc'da bulunduğu zaman yaşından söz etmektedir.

"Elli beş elli altı yaşında Hak itti nasip,

Verdi Şem'înin muradın Hazret-i Reb'ül-eman"

Hacc'a niyet edişi, gidişi ve orda geçirdiği günlerini, hissettiği duygularını açıklayan çok güzel beyitleri vardır. Şairin dine, Allah'a olan bağlılığını ve sevgisini eserinde daha iyi görebiliriz. Büyük saygı ve sevgisi olan Mevlana Celaleddin Rûmî'yi çok sevdiğini şu dizeleriyle göstermeye çalışmıştır:

 

 

"Makam-ı dilküşadan eyleyim seyran-ı Mevlana

Devam-ı ömr-i devletle sürün devran-ı Mevlana"

 

Şem'î'nin böyle güzel ve duygulu şiirleri dilden dile dolaşmış, ondan sonra yetişen şairlere Mevlana sevgisini aşılamış ve bu konuda şiirler yazmaları için ilham kaynağı olmuştur. Şem'î, Mevlevî Tarikatı'nın Şeyh Vefa dervişlerindendir. Kısa bir dönem Edirne'de yaşadıktan sonra İstanbul'a gider ve Ali Dede Tekkesi'ne girer. Sadık hizmetinden dolayı kısa zamanda Şeyh'in teveccühünü kazanıp, "şeyhlik" mertebesine ulaşmıştır. Kendisinin Mev­levi Tarikatına sıkıca bağlı olduğunu açıklayan beyitlerin birinde şöyle der:

"Mevleviyem Mevleviyem pirimiz Molla-yı

Rûm Şah-1 kutb'ul arifindir ser firaz-ı euliya"

 

Priştineli Mesihî ile arkadaş olduğunu ve İstanbul'da buluştuklarını Âşık Çelebi'nin tezkiresinde görebiliriz. Mesihî bir gün Şemî ile birlikte Hristiyan güzellerini seyretmek için Galata'da bir kiliseye gitmişler. Bunlan gören devrin zarif şairlerinden biri şöyle bir kıt'a söylemiş:

 

"Galata'da Mesihî deyre varmış

Meğer Şem' î anınla bile gitmiş

İşidenler galat idüp demişler

Mesihî kiliseye bir mum iletmiş"

 

 

Şem'î'nin de, Hristiyan güzellerine olan tutkusunu dile getiren beyitleri bulunmaktadır:

 

"Ah o kâfir dilberi mecbur gönül yağmasına

Rahm yok bir zerrecik bu bende-i ednasına"

"Virüpdür aklıma yağmaya ol mahbub-i müstesna

Anın 'çün ben dahi meyl-i muhabbet itdim Efrence"

 

Şairin, içki ve güzellere düşkün olduğunu şu beyitlerinden görebiliriz:

 

 

"İhtiyarım, taze yar olsun direm meşreb bu ya

Natuuan oldum medar olsun direm meşreb bu ya"

"On iki, on üç yaşı balâ bülenddir nazenin

Hem şirin, hem şivekar olsun direm meşreb bu ya"

 

 

Şem'î 'nin fakir biri olduğunu, düzenli bir tahsil görmediğini, kendi kendini yetiştiren dervişlerden biri olduğunu kendi tezkiresinde Sehi öne sürmektedir. Oysa, Latifî'nin tezkiresinde Prizrenli Şem'î 'nin Şeyh Vefa dervişlerinden olup, iyi bir tahsil gördüğünü yazmaktadır. Şiirlerinden de anlaşıldığı gibi, kullandığı dil, şekil, muhteva vs. Latifî'nin tezkiresindeki bulunan verileri şüphesiz doğrulamaktadır.

Şem'î zamanında kendi yazdığı şiirlerini bir "Divân"da toplamadığından dolayı, şiirleri çeşitli mecmualarda bulunmuştur. Bu sebepten dolayıdır ki çok sayıda şiirleri Türk Edebiyatı'nda başka şairler ile karışmıştır.

Kimi araştırmacılanmız, edebiyatımızda ikinci bir Şem'î'den de söz etmektedirler. Yaptığım araştırmalarda XVI. yüzyılda sadece bir şair Şem'î'nin yaşadığı, o da Prizrenli olduğu sonucuna vardım. Bunu kullandığım kaynaklar da göstermektedirler, örneğin :Batılı araş­tırmacılar Hammer ve Gibb, kendi eserlerinde Prizrenli Şem'î'den bahsetmektedirler. Bu iki araştırmacı Şem'î'den söz ederlerken, ikinci bir Şem'î'nin olabileceğinden hiçbir bilgi vermemiştirler.

Abdülbaki Gölpınarlı "Mevlana'dan Sonra Mevlevilik"adlı eserinde, halk arasında Mevleviliğin yayılmasında büyük payı geçen Prizrenli Şem'î'den söz ederken, tek bir Şem'î'nin var olduğunu açıklamaktadır.

       
Dr. İsmail Ünver ise iki Şem'î'nin varolduğunu vurgulamaktadır. Bunlardan biri Prizrenli olan şair Şem'î'dir. Diğeri ise şair, ayrıca tasavvuf felsefesini ve Fars Edebiyatı'nı yorumlayan Şem'î Şemullah'tır. Dr. Ünver'e göre Esrar Dede'nin Şem'î Şemullah'ın Prizren kökenli olduğu verisini tezkiresine yanlış olarak kaydetmesinden ileri gelmektedir.

Atilla Özkırımlı,"Türk Edebiyatı Ansiklopedisinde Şem'î ve Şem'î Mustafa adında iki şairden söz etmektedir.Mevlevi tarikatının Şeyh Vefa dervişlerinden ve ikisinin de doğum yerleri Prizren olduğunu yazmaktadır.


Fakat aralarında yetmiş yıldan fazla bir zaman aşımı bulunmaktadır. Atilla Özkırımlı'ya göre eski mecmualar ve cönklerde bulunan şiirlerin hiçbiri Şem'î Mustafa'ya ait değildir.Bu şiirlerin tümü XVI.yuzyilda yaşamış olan Prizrenli şair Şem'î'nin olduğunu,sadece tek bir divan yazdığını ve altı nüshası bulunan bu divanın 1870-1926 yılları arasında basılmış olduğunu açıklamaktadır.

Şem'î'nin mecmua ve cönklerde bulunan şiirleri başkaları tarafından divana alındığı için.bu şairimizin şiirleri kendisinden sonra yaşayan ve aynı mahlası kullanan şairlerin şiirleriyle karıştırılmış ki edebiyatımızda böyle örneklere sıkça rastlamaktayız.Prizrenli Şem'î'nin şiirleri en çok, kendisinden 2-3 yüzyıl sonra yaşamış olan Konyalı ve Kıbrıslı Şem'î adlı şairlerin şiirleriyle karıştırılmıştır. Be­nim uzun zamandan beri yaptığım araştırmalanmda bütün bu şiir­ler Prizrenli şaire aittir,çünkü şiirlerdeki dil, şekil, muhteva.daha önce de belirttiğim gibi, XVI .yüzyılın Klasik Divan Edebiyatı yapısı­na uygundur. Bununla, Prizrenli Şem'î'ye yapılan haksızlıklar orta­dan kalkacağına inanıyorum.



Kaynakça:

 

Dr. Tacida Zubçeviç-Hafız, "Tursko-Osmansko Pjesništvo Prizrena XV-XX", yayımlanmamış doktora tezi, Pristine Üniversitesi Fi­loloji Fakültesi, Pristine 1997

Abdülbaki Gölpınarlı, "Mevlana'dan Sonra Mevlevilik", İstanbul 1953

Dr.İsmail Ünver,"Şem'î Şem'ullah" özel baskı, nerede ve ne zaman yayımlandığı belli değil

Atilla Özkırımlı.'Türk Edebiyatı Ansiklopedisi", cilt IV, İstanbul 1988

Gibb,A History of Otoman Poetry", London 1958

Prof.Dr.Hasan Kaleşi.Prizren Kao Kulturni Centar

Hammer fon Prugstal, "GOD"

Sehi,"Heşt Bihişt", İstanbul 1325/1907

Riyazi, "Riyaz al-şu'ara", İstanbul

lO.Latifî, "Tezkiretuş-şu'ara", İstanbul 1314/1896

 

Aşık Çelebi, "Meşairu'ş-şu'ara", İstanbul

Esrar Dede, "Tezkire'î şu'ara-i Mevleviyye", 1796

Faizi, "Zubdetu'l-Eş'ar"

Beyani, "Tezkire"

Ali Mustafa, "Künhu'l Ahbar"

Ferit Devellioğlu,"Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat", 8. Baskı, Ankara 1988


Ümran SALLA-AŞIKFERKİ